Muhasebeci misin derdin var !...
Vergi Barışı Kanunundan faydalanma süresi 31.12.2009’a uzatıldı. Dertler bitmedi, bitmeyecektir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, vergi barışı süreci içerisinde iken de yapmış olduğu inceleme ve tespitlerini raporlaştırmış oldu. Bu günlerde her an işyerinin denetime tabi tutulması işten dahi değildir. Çünkü vergi Barışı takviminin bitişini takip eden Perşembe günüden itibaren vergi denetim elemanları 6 aylık bir turne ile denetlemelere başlayacaklardı. Başlayacaklardı diyorum, çünkü Vergi Barışındaki süre uzatıldı. Bu nedenle inceleme ve denetimlerde uzama yapılıp yapılmayacağını bilmiyorum. Uzatma olmazsa Ekim ayının mükellefler için Denetimlerin başlangıcı olması mümkündür. Peki Gelir İdaresi Başkanlığı 6 ay boyunca kimlerin inceleme ve denetlenmesine ağırlık vereceğini açıklamıştır? Onları açıklarken pilot illeri de belirlemiştir. Ancak bu açıklamalar, Mükellef açısından ‘biz yokuz’ denilmesine neden olmayacaktır. Raporda 38 bin 590 avukat, 23 bin 814 eczacı - muayenehane ve özel sağlık kuruluşlarında çalışarak gelir vergisi beyannamesine tabi bulunan 12 bin 458 doktorun incelenmesinin yapılacağı bildirilmektedir.
Bu sayılan mesleklerde çalışanlar ve iştigal edenler incelemeye tabi tutulacakta diğer meslekte çalışanlar ve mesleklerini icra edenler es mi geçilecek? Elbetteki değil. neden bu meslektekiler incelemeye alınıyor diye bir düşünce hasıl olabilir. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 3 sektörde yaptığı kapsamlı vergi incelemesinde, Pilot illerden Gaziantep’te 381 eczanenin ancak 67 sinde her şeyin düzgün olduğu görülmüştür. 67 eczanenin dışında kalan diğerlerinin ise vergi yükümlülüklerini yerine getirmedikleri, dahası ödenmesi gereken vergilerin devlete ödenmeyip vergi kaçırdıkları tespiti yapılmıştır. Bunların vergi kaçağı oranlarının yüzde 46’nın üzerinde olduğu raporlara yansımıştır. Eczanelerin ancak yüzde 49’unun yıllık gelir vergisi beyannamesinde yaklaşık 45 Bin ve üzeri gelir bildiriminde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu rakamlar ve üzerinde Gelir vergisi beyan eden Doktorların oranı yüzde 22 olurken, Avukatlar 12,3’te kalmışlardır.
Gelir İdaresi Başkanlığı verilerine göre, vergide yüzde 15'lik orana tabi ilk dilim olan 7 bin 800 liranın altında gelir elde ettiğini beyan eden Avukatların oranı yüzde 34, doktorların oranı yüzde 28,2, eczacıların oranı ise yüzde 6,7 olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle denetimlerde Gelir İdaresi Başkanlığı Veri Ambarı başta olmak üzere, Adalet Bakanlığı’nın, Sağlık Bakanlığı’nın, İcra Daireleri’nin ve bunlara bağlı olarak ilgili diğer kuruluşların verilerinden de yararlanılarak çapraz denetim gerçekleştirilecektir.
Muhasebeciler Boş Mu Oturuyor?
Bu veriler doğrultusunda elbette ki Türkiye’de sadece bu üç grup vergi mükellefi mi var ki? Bunların Muhasebecileri yok mu denilebilinir?
Elbette ki her mükellefin olduğu gibi söz konusu meslek mükelleflerinin de muhasebecileri, Mali Müşavirleri ve hatta beklide Yeminli Mali Müşavirleri de vardır.
Mükellef muhasebecisinin haberi olmadan vergi kaçırma yollarına başvurmuşsa Muhasebecisi ne yapabilir ki?
Her meslekte olduğu gibi Muhasebeciler içinde de mutlaka çürük elmalar vardır. Bu inkâr edilemez. Ancak birkaç kendini bilmezlerin yaptığı hata, kusur olmuş veya varsa, hangi meslek, kurum ve kuruluşta olursa olsun tümüne teşmil edilemez. Hiçbir muhasebeci veya müşavir, mükellefine vergi kaçırması için öneri ve telkinde bulunmaz. Muhasebeci kendisine teslim edilen belgelerden hareketle vergilendirme ve diğer beyanlarını tanzim eder. Muhasebecinin mükellefi için alınan ve verilen evrakların işlenmesi, tanzimi, beyan edilmesi gibi yaptığı işlerden, neredeyse kendisine ve aile fertlerine ayıracak zamanı kalmamıştır. Ayın ilk çeyreğinde önceki ayın giren - çıkanlarını kontrolden geçirmesi, yanlış ve hata olmuşsa düzeltmesi, SSK’ların yapılıp kuruma teslim edilmesi ile geçer. Ayın ikinci çeyreği Mükelleflerin gelir –gider faturalarını, fişlerini, diğer evraklarını toplamak, teslim almak, ayrıştırıp- kontrol etmek, ilgili defterlere, evraklara işlemekle geçer. Olur ya, bu arada muhasebecinin eline ulaşması gereken evraklar da hazır olmayabilir. Mükellefe neden evrakların hazır olmadığını sormaya kalkarsan belki zılgıtta yiyebilirsin. Çünkü o Mükelleftir ve haklıdır(!). bununla da kalınmaz, mükelleftir, olur ki gelir faturasından birini muhasebeciye vermemiş ya da atlamış olabilir. Muhasebecisiniz, mükellefin beyanını tanzim etmiş, tahakkuk alınmıştır. Kimin umurunda, Mükellef, “Düzeltme beyanı ver. İşini adı ne?” diyecektir. İstersen yapmazsın(!) peki faturadaki KDV’siz tutar 8 Bin TL ve üzeri ise Mükellef düzeltme istemese de muhasebeci düzeltme yapmak zorunda. Ayın 3’üncü çeyreğinde, Muhasebeci beyannameleri düzenleyecek, tasnifleri yapacak, oto kontrolden geçirecek, bilgisayarın başında nöbete oturup gözleri yuvalarından fırlasa, baktıklarını görmeyecek hale de gelse işlemlerin tamamını e-beyan ve girişler üzerinden yapmak ve çıkışlarını almak zorundadır. Tahakkukları tek tek mükelleflere dağıtması ayrı bir handikap.
Nasıl olsa ayın son çeyreği muhasebeciye kaldı demeyin sakın. Çünkü Mükellefin Banka işlemleri, pos cihazlarındaki hesap dağılımları, alınana- yatırılan çekler senetler, nakit akışları tek tek hesap (Banka) adlarına göre işlenecek. Kullanılıyorsa Banka kredi hesapları, bankaların değişken vade farkları dikkate alınarak işlenecek. Ha sahi hepsi bunla da sınırlı değil yapılanlar. Üçer aylık muhtasarlar, geçici vergiler, arada işe giren çıkanlar, çalışanların ek ödemeleri, raporları, performans raporları, bankaların istedikleri 3 yıllık hesap dokümanları, olur ya arada vergi memurlarının kontrolleri, denetmen incelemeleri, mükellefin iç işleyiş ile ilgili bilgi talepleri, Genel Kurullar derken Muhasebecinin canının çıkmakta olduğuna hak vermek gerktiğni herkes görecektir.
Sanırım, “muhasebeci ne iş yapar?” sorusunu soranlar, sormaktan vaz geçerler diye düşünmek istiyorum bundan böyle.
Mustafa BAYGIN
SMMM
VARLIK BARIŞINI BIRAK, İSVİÇRE’YE BAK!
Türkiye, dünyada yaşan ekonomik krizi zamanında okuyarak iyi bir yönetim performansı gösterirken, akılcı çözümleri de beraberinde uygulamaya aldı.
Bu uygulama kapsamında en önemli beklenti ve krize çözüm önerisi olacak “varlık barışı” nı devreye girdirmek oldu.
Türkiye bir zamanlar “vergi kaçırma cenneti” olarak kara listede yer alırken, şimdilerde kendisine “beyaz liste”nin başlarında yer buluyor. Vergi kaçırma, para aklama merkezi konumunda geçer akçe olan İsviçre Bankaları, bu iş için en önemli finans merkezi olarak kabul görürken prestiji bir anda ayaklar altına düşürüldü. Dünyanın vergiden kaçırılan paralarının toplanma merkezi İsviçre Bankaları müşteri bilgilerini sır kabul ederek, yasalar karşısında kendisini güçlü göstermeye çalışmış ve bu kanı dünyada kabul edilmiş durumdaydı.
Finans krizinde dünya devi sayılan birçok ABD bankasının batması ve devletin birçok bankaya sübvanse etmeye çalışması gözün İsviçre’deki paralara yönelmesine neden oldu. Dünya likidite krizi yaşarken, İsviçre Bankaları milyar dolarları bünyesine barındırıyor ve her ülke kendi vatandaşının parasının akıbetini sorgulamaya başlıyordu. ABD sorgulamakla kalmadı. İsviçre Bankalarında 50 Binin üzerinde ABD vatandaşının parası olduğu bilgisi ile bu vatandaşlarının ve finanslarının akıbetlerini sorgulamaya başladı. Konunun tarafları içinde yer alan Amerikan maliyesi, vergi kaçırma işlemi ile hukuk mücadelesi başlatmış ve İsviçre Bankalarında UBS çözüm yolları aramaya başlamıştı. Vergi kaçırma işi hukuki boyuta taşınınca İsviçre’nin en büyük finans bankası USB bankacılık lisansını kaybetme ile karşı karşıya kaldı ve ABD maliyesine uzlaşma teklif etmiş oldu. Dünya finansal kriz yaşadığı bir dönemde krizden etkilenmeyen İsviçre, ekonomisini gizliliği kanunla korunan bankacılık sistemi ile ayakta tutmamayı başarabilmiştir. Ancak ABD Maliyesinin başlatmış olduğu hukuk savaşı İsviçre’de bankacılık sisteminin alarm vermesine neden oldu. Belki tarihinde ilk defa, İsviçre hükümeti devreye girerek UBS bankasına mali destek programı uygulamış oldu.
İsviçre Hükümeti Bankaya neden mali destek kararı aldı?
Londra’da Şubat ayında yapılan G-20 Zirvesi’nde alınan bir dizi karara çerçevesinde, OECD tarafından oluşturulan “Beyaz Liste” içinde yer bulan ülkelere vergi kaçakçılığını önlemek üzere, başka ülkelerde açılan gizli hesaplara ulaşma hakkını da getirmekteydi. Bu ülkeler içerisinde İsviçre bulunuyordu. Bu karar akabinde elini güçlendiren ABD Maliyesi hemen hukuk savaşını başlatmış ve mahkemede duruşma gününden öncesinde İsviçre’nin UBS Bankası üst düzey yetkilileri alarma geçti ve ABD’ye tazminat ödemek şartı ile birlikte vatandaşlarının bilgisini verme kararı aldı. Banka 2009’un ilk aylarında, yaklaşık 8 Yüz Milyon dolar gibi yüksek meblağlı tazminat ödedi. Bununla da kalmayarak ABD’ye vatandaşları ile ilgili gizli hesap bilgilerini de vermeye başladı. Bu itibar kaybı diğer ülkelerin vatandaşlarının da korkulu rüyası olunca, banka müşterileri hesaplarını boşaltmaya kalkışmıştı. Bu kriz nedeniyle de İsviçre Hükümeti Bankaya mali, destek sağlama kararı aldı ve kararını uyguladı.
Bütün bu yaygara, ABD’nin belirlediği yaklaşık 52 Bin vatandaşının İsviçre bankasında var olduğu tespit edilen Milyar dolarlık para ile alakalı idi.
Türkiye Neden aynısını yapmıyor?
Türkiye neden varlık barışının sonlanmasını bekliyor? Varlık barışı ile hedeflediği oranlara ulaşamayacağı açık seçik ortaya çıkmış durumdadır.
Hedeflenene oranla, barışın başladığı tarihten bu güne kadara Türkiye’ye giren ve kayıt altına alınana para miktarı gerçekleri göstermeye yeterde artar bile.
ABD’nin İsviçre Bankasına karşı başlattığı hukuk savaşı sonucu elde ettiği tazminatla beraber, vatandaşlarına ait hesap bilgilerini de vermesi Türkiye için iyi bir emsal teşkil etmiş olmaktadır. ABD’nin hukuk mücadelesinde elini güçlendiren OECD'nin beyaz listesinde Türkiye’de yer almaktadır. Buradan hareketle Türkiye’nin soruşturma hakkının varlığı açık seçik ortada durmaktadır.
Türkiye’nin elinde bulunana verilere göre İsviçre bankalarında hesabı bulunana vatandaş sayısı 20 bin olarak hesaplanmıştır. ABD’nin 52 Bin vatandaşının İsviçre bankasında var olduğu belirlenen toplam parası aynı ülkede var olan Türk Vatandaşlarının parasından daha az olduğu biliniyor. Türkiye’nin 20 bin vatandaşının parasının asgari Yüz Milyar dolar olduğu belirtildiğine göre, ABD vatandaşlarının parasının ne kadar olduğunu hesap etmek zor olmayacaktır.
Türkiye, ABD’nin sürdürmüş olduğu bu hukuk mücadelesindeki sonuçları emsal kabul ederek aman kaybetmeden İsviçre Bankalarına karşı emsal dava açmalıdır. Hem yurt dışında bulunana bu kadar yüklü bir likiditeyi Türkiye’ye getirmiş olacak, hem de kişinin Türkiye’de bir şekilde elde ettiği parayı yurt dışındaki bankaları zengin etmek için kullandırmanın önüne geçmiş olacaktır. Ayrıca, banka nezdinde gizli bilgileri da yasal zorunluluk olarak alacak ve kaçırılan vergileri ziyaı ile birlikte tahsil cihetine gitmiş olacaktır.
Haydi Türkiye vergi Daireleri ve Maliyesi; ABD vergi dairelerinin yaptığını vakit geçirmeden sende yap! Vergi kaçakçılığının önlenmesi için çıkartılan uluslararası hukuk hükümlerini işleterek ve bilgi edinme imkânını kullanarak dava sürecini hemen başlatması gerekmektedir.
Her zaman olduğu gibi bu krizde de vergi tahsilatlarında düşüşler illaki olmuştur. Bu açığı kapatmak için ‘Kümesteki kazın tüylerini nasıl daha fazla yolarım’ diye hesap etmektense, yurt dışındaki bu paraların getirilmesi için gerekli hukuki süreci başlatın. Tahsilatları arttırmaktan çok daha önemli bir haldir bu hukuk mücadelesini başlatmak ve paraların Türkiye;’ye getirilmesini sağlamak.
ABD’nin davası emsal olmuşken, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin ve Maliye yetkililerinin zaman geçirmemesi gerekiyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Bayilik Sözleşme Örneği BAYİLİK SÖZLEŞMESİ Madde 1- Taraflar; Bir yanda …… …….. (bundan sonra ŞİRKET olarak anılacaktır) il...
-
Bugün, ülkemizde ve dünyada vuku bulan olaylar ile ekonomik-sosyal-kültürel-politik değişimleri anlayabilmemiz için; 1970’li yıllarda ort...
-
(............................) GÜVENLİK HİZMETLERİ LİMİTED ŞİRKETİ ANA SÖZLEŞMESİ MADDE 1- KURULUŞ : Aşağıda, ad, soyad, ik...